Özellikle girişimcilik ekosistemi gibi kalifiye insan kaynağının az ve kıymetli olduğu sektörlerde, çalışanların sıklıkla rakip firmalar tarafından ayartılması ve cazip tekliflerle transfer edilmeye çalışılması söz konusu olabilmektedir. İş ortakları, tedarikçiler, müşteriler gibi ilişkili taraflarla imzalanan sözleşmelere konulabilecek ayartmama (non-solicitation) düzenlemeleri ile çalışanlarınızı kaybetme riskinizi azaltmaya çalışsanız dahi, aranızda hiçbir sözleşmesel ilişki bulunmayan diğer girişimler ve rakipleriniz hala çalışanlarınızın peşine düşebilir.
Neyse ki, 4857 sayılı İş Kanunu’nda çalışanlarınızı ayartmak isteyenlerin iki defa düşünmesini sağlayabileceğiniz özel bir hüküm mevcut. İş Kanunu’nun 23. maddesi uyarınca işçiyi işe alan yeni işverenin, belirli hal ve şartlar altında eski işverene karşı sorumluluğu gündeme gelebilecektir. Bu düzenleme ile yasa koyucu, eski işverenin, işçinin haksız veya usulsüz feshi durumunda, işçinin yanı sıra belirli şartlarda yeni işverenin de sorumluluğuna başvurmasının önünü açmıştır. Söz konusu yeni işverenin sorumluluğu cezai olmayan hukuki bir sorumluluktur. Böylelikle şartların oluşması halinde yeni işveren ve işçi müteselsil sorumlu olmaktadır. Düzenlemenin amacı çalışma özgürlüğünün sınırlandırılması değil, çalışanını haksız ve ani bir şekilde kaybeden işverenin zararını tazmin edebilmesini sağlamaktır.
Yeni işverenin sorumluluğunun doğması için aşağıdaki şartların varlığı aranmaktadır:
I. YENİ İŞVERENİN İHBAR TAZMİNATI YÖNÜNDEN SORUMLULUĞU
İş sözleşmesinin haklı bir sebep olmaksızın ve İş Kanunu’nun 17. maddesinde belirlenen ihbar sürelerine uyulmaksızın feshedilmesi durumunda, iş sözleşmesini fesheden tarafın ihbar sürelerine ait ücret miktarında karşı tarafa ödemekle sorumlu olduğu tazminat türü, ihbar tazminatı olarak adlandırılmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 23. Maddesinde düzenlenen işverenin sorumluluğu hükümleri uyarınca yeni işverenin ihbar tazminatından sorumlu tutulabilmesi için öncelikle, belirli süreli iş sözleşmelerinde sözleşme süresinin bitmesinden önce veya belirsiz süreli bir iş sözleşmesinde ihbar sürelerine uymaksızın iş sözleşmesinin işçi tarafından feshedilmiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte i) işçinin bu davranışına, yeni işe girdiği işverenin sebep olması, ii) yeni işverenin, işçinin bu davranışını bilerek onu işe alması veya iii) yeni işverenin, işçinin bu davranışını öğrendikten sonra dahi onu çalıştırmaya devam etmesi durumlarından en az birinin varlığı halinde, işçi tarafından işverene ödenmesi gereken ihbar tazminatından hem yeni işveren hem de işçi müteselsilen sorumlu olacaktır.
II. SÖZLEŞMENİN SÜRESİNDEN ÖNCE FESHEDİLMESİ KOŞULUNA BAĞLI CEZAİ ŞART YÖNÜNDEN YENİ İŞVERENİN SORUMLULUĞU
Cezai şart, sözleşmede öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ifadan kaçınan kişiye getirilen bir yükümlülüktür. Cezai şart ile sözleşmenin henüz başında sözleşmeye aykırılık halinin önlenmesi ve böylece tarafların birbirlerine güven duyması amaçlanmaktadır.
İş sözleşmelerinde yer alan cezai şartın hakkaniyete ve eşitlik ilkesine uygun olmaması durumunda, iş ilişkisinde zayıf konumda olan işçinin korunması amacıyla cezai şartın geçerli kabul edilmemesi gerektiği yönünde Yargıtay içtihatları bulunmaktadır.
Yargıtay kararlarında belirlenen şartları taşısa dahi, belirsiz süreli sözleşmelere iş sözleşmesinin süresinden önce feshine ilişkin cezai şart düzenlemeleri getirilemez. Zira belirsiz süreli iş sözleşmelerinde, öngörülmüş bir sonlanma tarihi bulunmamaktadır.
Belirli süreli iş sözleşmelerinde ise sözleşmenin süresinden önce feshine ilişkin cezai şart düzenlemeleri getirilebileceği gibi cezai şart yönünden yeni işverenin sorumluluğuna da başvurulabilir.
III. EĞİTİM GİDERLERİ YÖNÜNDEN YENİ İŞVERENİN SORUMLULUĞU
İşverence işçiye verilen eğitim, işçinin işyerinde mal ve hizmet üretimine katkı sağlaması sebebiyle işveren yararına olmakla birlikte, verilen eğitim sayesinde işçi daha nitelikli hale gelmekte ve ileride daha kolay iş bulabilmektedir. Bu nedenle işçiye masrafları işverence karşılanmak üzere verilen eğitim karşılığında, işçinin belirli bir süre çalışmasının kararlaştırılması mümkündür. İşçinin de verilen eğitim karşılığında işverene belirli bir süre iş görmesi, işverene olan sadakat borcu kapsamında değerlendirilmelidir.
Eğitim giderleri karşısında işverenin beklentisi, eğittiği işçinin bir süre daha kendi işyerinde çalışması yönünde olduğundan uygulamada sıklıkla asgari bir süre belirlenerek bu süre sonuna dek işçinin sözleşmeyi haklı sebep olmaksızın feshetmesi halinde kendisi için işveren tarafından yapılan eğitim giderlerinin işverene iade edileceğine ilişkin düzenlemeler, iş sözleşmelerinde yer bulmaktadır.
Yeni işveren, eğitimler karşılığında çalışılması kararlaştırılan asgari süre dolmadan iş sözleşmesinin işçi tarafından feshedilmiş olması ve işçinin bu davranışına yeni işverenin sebep olması, yeni işverenin işçinin bu davranışını bilerek onu işe alması veya yeni işverenin işçinin bu davranışını öğrendikten sonra dahi onu çalıştırmaya devam etmesi durumunda, eğitim giderlerinden işçi ile birlikte sorumlu olacaktır.
IV. REKABET YASAĞI YÖNÜNDEN YENİ İŞVERENİN SORUMLULULUĞU
İçsel bilgilere sahip işçisinin, işverenle rekabet etmesi durumunda işverenin uğrayacağı zararları ispatlamasının neredeyse imkânsız olması sebebiyle, rekabet yasağının cezai yaptırıma bağlanması en çok karşılaşılan iş sözleşmesi hükümleri arasında yer almaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin yeni işverenin sorumlu olup olmayacağı konusunda doktrinde farklı görüşler olmakla birlikte, doktrindeki birçok yazar; yeni işverenin kötü niyetle hareket etmesi, işçinin rekabet yasağını ihlal etmesinin yeni işverenin davranışından kaynaklanması, yeni işverenin işçiyi ayartmak suretiyle sözleşmenin usulsüz veya haksız feshine neden olması halinde rekabet yasağına aykırı hareket eden işçinin yanında yeni işverenin de sorumlu tutulabileceğini savunmaktadır.
V. HAKSIZ REKABET YÖNÜNDEN YENİ İŞVERENİN SORUMLULUĞU
Haksız rekabet, kişiler arasında mevcut olan ekonomik rekabetin kötüye kullanılarak rakiplerin önüne geçilmesini ve rakiplerin iktisadi faaliyet alanından silinmesi amacıyla eyleme dökülen dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırı faaliyetleri ifade eder.
Hukukumuzda yer alan düzenlemeler uyarınca, yeni işverenin halihazırda bir işyerinde çalışan işçinin sözleşmesini feshetmesi ve kendi işyerinde çalışması yönünde teşvik edilmesi haksız rekabet olarak tanımlanmaktadır. Ancak burada belirtmek gerekir ki, ticaret hukuku mevzuatında yer alan haksız rekabet sorumluluğu ile iş hukuku mevzuatında düzenlenen yeni işverenin sorumluluğunun kapsamı birbirinden farklıdır.
Yeni işverenin sorumluluğu işçinin haksız veya usulsüz fesihten yani “sözleşmenin bu suretle feshinden ötürü” gündeme gelmekte iken; haksız rekabetteki sorumluluk ise işçinin sözleşmeyi ihlale yönelik davranışlarının sonucu oluşan zarardan kaynaklanmaktadır. Böyle bir durumda eski işveren, yeni işverene karşı haksız rekabet genel hükümleri ile zarar tazmin talebini ileri sürebilecek, iş hukuku çerçevesinde yeni işverenin sorumluluğuna başvuramayacaktır.
Özellikle girişimcilik ekosistemi gibi kalifiye insan kaynağının az ve kıymetli olduğu sektörlerde, çalışanların sıklıkla rakip firmalar tarafından ayartılması ve cazip tekliflerle transfer edilmeye çalışılması söz konusu olabilmektedir. İş ortakları, tedarikçiler, müşteriler gibi ilişkili taraflarla imzalanan sözleşmelere konulabilecek ayartmama (non-solicitation) düzenlemeleri ile çalışanlarınızı kaybetme riskinizi azaltmaya çalışsanız dahi, aranızda hiçbir sözleşmesel ilişki bulunmayan diğer girişimler ve rakipleriniz hala çalışanlarınızın peşine düşebilir.
Neyse ki, 4857 sayılı İş Kanunu’nda çalışanlarınızı ayartmak isteyenlerin iki defa düşünmesini sağlayabileceğiniz özel bir hüküm mevcut. İş Kanunu’nun 23. maddesi uyarınca işçiyi işe alan yeni işverenin, belirli hal ve şartlar altında eski işverene karşı sorumluluğu gündeme gelebilecektir. Bu düzenleme ile yasa koyucu, eski işverenin, işçinin haksız veya usulsüz feshi durumunda, işçinin yanı sıra belirli şartlarda yeni işverenin de sorumluluğuna başvurmasının önünü açmıştır. Söz konusu yeni işverenin sorumluluğu cezai olmayan hukuki bir sorumluluktur. Böylelikle şartların oluşması halinde yeni işveren ve işçi müteselsil sorumlu olmaktadır. Düzenlemenin amacı çalışma özgürlüğünün sınırlandırılması değil, çalışanını haksız ve ani bir şekilde kaybeden işverenin zararını tazmin edebilmesini sağlamaktır.
Yeni işverenin sorumluluğunun doğması için aşağıdaki şartların varlığı aranmaktadır:
I. YENİ İŞVERENİN İHBAR TAZMİNATI YÖNÜNDEN SORUMLULUĞU
İş sözleşmesinin haklı bir sebep olmaksızın ve İş Kanunu’nun 17. maddesinde belirlenen ihbar sürelerine uyulmaksızın feshedilmesi durumunda, iş sözleşmesini fesheden tarafın ihbar sürelerine ait ücret miktarında karşı tarafa ödemekle sorumlu olduğu tazminat türü, ihbar tazminatı olarak adlandırılmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 23. Maddesinde düzenlenen işverenin sorumluluğu hükümleri uyarınca yeni işverenin ihbar tazminatından sorumlu tutulabilmesi için öncelikle, belirli süreli iş sözleşmelerinde sözleşme süresinin bitmesinden önce veya belirsiz süreli bir iş sözleşmesinde ihbar sürelerine uymaksızın iş sözleşmesinin işçi tarafından feshedilmiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte i) işçinin bu davranışına, yeni işe girdiği işverenin sebep olması, ii) yeni işverenin, işçinin bu davranışını bilerek onu işe alması veya iii) yeni işverenin, işçinin bu davranışını öğrendikten sonra dahi onu çalıştırmaya devam etmesi durumlarından en az birinin varlığı halinde, işçi tarafından işverene ödenmesi gereken ihbar tazminatından hem yeni işveren hem de işçi müteselsilen sorumlu olacaktır.
II. SÖZLEŞMENİN SÜRESİNDEN ÖNCE FESHEDİLMESİ KOŞULUNA BAĞLI CEZAİ ŞART YÖNÜNDEN YENİ İŞVERENİN SORUMLULUĞU
Cezai şart, sözleşmede öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ifadan kaçınan kişiye getirilen bir yükümlülüktür. Cezai şart ile sözleşmenin henüz başında sözleşmeye aykırılık halinin önlenmesi ve böylece tarafların birbirlerine güven duyması amaçlanmaktadır.
İş sözleşmelerinde yer alan cezai şartın hakkaniyete ve eşitlik ilkesine uygun olmaması durumunda, iş ilişkisinde zayıf konumda olan işçinin korunması amacıyla cezai şartın geçerli kabul edilmemesi gerektiği yönünde Yargıtay içtihatları bulunmaktadır.
Yargıtay kararlarında belirlenen şartları taşısa dahi, belirsiz süreli sözleşmelere iş sözleşmesinin süresinden önce feshine ilişkin cezai şart düzenlemeleri getirilemez. Zira belirsiz süreli iş sözleşmelerinde, öngörülmüş bir sonlanma tarihi bulunmamaktadır.
Belirli süreli iş sözleşmelerinde ise sözleşmenin süresinden önce feshine ilişkin cezai şart düzenlemeleri getirilebileceği gibi cezai şart yönünden yeni işverenin sorumluluğuna da başvurulabilir.
III. EĞİTİM GİDERLERİ YÖNÜNDEN YENİ İŞVERENİN SORUMLULUĞU
İşverence işçiye verilen eğitim, işçinin işyerinde mal ve hizmet üretimine katkı sağlaması sebebiyle işveren yararına olmakla birlikte, verilen eğitim sayesinde işçi daha nitelikli hale gelmekte ve ileride daha kolay iş bulabilmektedir. Bu nedenle işçiye masrafları işverence karşılanmak üzere verilen eğitim karşılığında, işçinin belirli bir süre çalışmasının kararlaştırılması mümkündür. İşçinin de verilen eğitim karşılığında işverene belirli bir süre iş görmesi, işverene olan sadakat borcu kapsamında değerlendirilmelidir.
Eğitim giderleri karşısında işverenin beklentisi, eğittiği işçinin bir süre daha kendi işyerinde çalışması yönünde olduğundan uygulamada sıklıkla asgari bir süre belirlenerek bu süre sonuna dek işçinin sözleşmeyi haklı sebep olmaksızın feshetmesi halinde kendisi için işveren tarafından yapılan eğitim giderlerinin işverene iade edileceğine ilişkin düzenlemeler, iş sözleşmelerinde yer bulmaktadır.
Yeni işveren, eğitimler karşılığında çalışılması kararlaştırılan asgari süre dolmadan iş sözleşmesinin işçi tarafından feshedilmiş olması ve işçinin bu davranışına yeni işverenin sebep olması, yeni işverenin işçinin bu davranışını bilerek onu işe alması veya yeni işverenin işçinin bu davranışını öğrendikten sonra dahi onu çalıştırmaya devam etmesi durumunda, eğitim giderlerinden işçi ile birlikte sorumlu olacaktır.
IV. REKABET YASAĞI YÖNÜNDEN YENİ İŞVERENİN SORUMLULULUĞU
İçsel bilgilere sahip işçisinin, işverenle rekabet etmesi durumunda işverenin uğrayacağı zararları ispatlamasının neredeyse imkânsız olması sebebiyle, rekabet yasağının cezai yaptırıma bağlanması en çok karşılaşılan iş sözleşmesi hükümleri arasında yer almaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin yeni işverenin sorumlu olup olmayacağı konusunda doktrinde farklı görüşler olmakla birlikte, doktrindeki birçok yazar; yeni işverenin kötü niyetle hareket etmesi, işçinin rekabet yasağını ihlal etmesinin yeni işverenin davranışından kaynaklanması, yeni işverenin işçiyi ayartmak suretiyle sözleşmenin usulsüz veya haksız feshine neden olması halinde rekabet yasağına aykırı hareket eden işçinin yanında yeni işverenin de sorumlu tutulabileceğini savunmaktadır.
V. HAKSIZ REKABET YÖNÜNDEN YENİ İŞVERENİN SORUMLULUĞU
Haksız rekabet, kişiler arasında mevcut olan ekonomik rekabetin kötüye kullanılarak rakiplerin önüne geçilmesini ve rakiplerin iktisadi faaliyet alanından silinmesi amacıyla eyleme dökülen dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırı faaliyetleri ifade eder.
Hukukumuzda yer alan düzenlemeler uyarınca, yeni işverenin halihazırda bir işyerinde çalışan işçinin sözleşmesini feshetmesi ve kendi işyerinde çalışması yönünde teşvik edilmesi haksız rekabet olarak tanımlanmaktadır. Ancak burada belirtmek gerekir ki, ticaret hukuku mevzuatında yer alan haksız rekabet sorumluluğu ile iş hukuku mevzuatında düzenlenen yeni işverenin sorumluluğunun kapsamı birbirinden farklıdır.
Yeni işverenin sorumluluğu işçinin haksız veya usulsüz fesihten yani “sözleşmenin bu suretle feshinden ötürü” gündeme gelmekte iken; haksız rekabetteki sorumluluk ise işçinin sözleşmeyi ihlale yönelik davranışlarının sonucu oluşan zarardan kaynaklanmaktadır. Böyle bir durumda eski işveren, yeni işverene karşı haksız rekabet genel hükümleri ile zarar tazmin talebini ileri sürebilecek, iş hukuku çerçevesinde yeni işverenin sorumluluğuna başvuramayacaktır.