Anonim şirketlerde yönetim kurulu şirketin yönetim organıdır. Yönetim kurulu, şirketin işlerinin yönetimi, şirketin amacına ulaşılması için gerekli kararların alınması, şirketin üçüncü kişilere karşı temsil edilmesi ve Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ile diğer kanunlar tarafından kendisine verilen diğer yükümlülükleri yerine getirmekle görevli, zorunlu ve daimî bir organdır.
Yönetim kurulu kendisine yüklenen görevlerin tamamını yerine getirmek için mutlaka
kurul olarak bir karar almak zorunda değildir. Yönetim kurulu pek çok işlemi toplanıp bir karar almaya gerek olmaksızın gerçekleştirilebilir. Bununla beraber, kanunda veya şirket esas sözleşmesinde öngörülen bazı hususlarda yönetim kurulunun yazılı bir karar alması zorunlu kılınabilir. Özellikle, genel kurulun toplantıya çağrılması, şirketin imza yetkililerinin belirlenmesi gibi şirket pay sahiplerine yahut üçüncü kişilere ilanı gereken hususlarda yönetim kurulunun yazılı bir karar alması zorunludur. Bunun dışında yönetim kurulu, şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda gerektikçe toplanır.
Yönetim kurulu kural olarak toplantı yapmak suretiyle karar alır. Yönetim kurulu toplantıları, üyelerin bir yerde fiziki olarak toplanması şeklinde veya kısmen ya da tamamen elektronik ortamda yapılabilir. TTK Madde 390/1 uyarınca esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural elektronik ortamda yapılan toplantılar bakımından da geçerlidir. Bununla birlikte, TTK Madde 390/4 uyarınca, yönetim kurulu üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisinin diğer üyelere iletilerek yazılı onaylarının alınması suretiyle (elden dolaştırma suretiyle karar) de karar alınması mümkündür. Bu durumda, üyelerden hiçbirinin toplantı talebinde bulunmamış olması, önerinin tüm üyelere yapılmış olması ve esas sözleşmede ağırlaştırıcı bir yetersayı bulunmuyorsa kararda en az üye tamsayısının çoğunluğunun yazılı onayının bulunması zorunludur.
TOPLANTIYA ÇAĞRI
1. Çağrının Şekli ve Çağrıya Yetkili Kişiler
Toplantı yeriyle ilgili esas sözleşme bir düzenleme içermiyorsa, bu husus yönetim kurulunun iç yönergesinde düzenlenebilir. Toplantı, kural olarak şirket merkezinde veya şirket faaliyetlerinin yürütüldüğü iş yerinde gerçekleştirilir. Özel durumlarda bu yerlerin dışında da toplantı yapılabilir. Her halükârda, toplantı yeri belirlenirken objektif iyi niyet kuralına uygun hareket edilmesi ve toplantıya tüm üyelerin katılmasının sağlanması için çağrıda toplantı yerinin üyelere bildirilmesi gerekmektedir.[1]
Toplantı gündemi hakkında kanunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Yönetim kurulu toplantılarında gündeme bağlılık ilkesi geçerli değildir. Toplantı çağrısı yapılırken bir gündem bildirilse dahi, bildirilen gündemin dışında toplantı esnasında ortaya çıkan hususlarda da görüşme yapılıp karar alınabilmesi mümkündür.[2]
Yönetim kurulu, yönetim kurulu başkanı veya onun yokluğunda başkan vekilinin daveti ile toplanır.[3] Ayrıca, her bir yönetim kurulu üyesi yönetim kurulunun toplantıya çağrılmasını başkan veya vekilinden talep edebilir. Toplantı talep eden üye, toplantı yapılmasının gerekçesini ve toplantıda görüşülecek hususları da yazılı talebinde belirtmelidir. Üyenin toplantıya çağrı talebi, hakkın kötüye kullanılmasını teşkil etmiyorsa reddedilmemelidir.[4] Bununla birlikte toplantıların ne zaman yapılacağı ile ilgili esas sözleşmede ya da yönetim kurulu tarafından hazırlanan iç yönergede bir düzenleme öngörülmüş ise, üyelere ayrıca bir çağrı yapılmasına gerek kalmaksızın, yönetim kurulu söz konusu düzenlemeler ile öngörülen zamanlarda toplanır.
Yönetim kurulunun toplantıya çağrı şekli ve süresi hakkında kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Önemli olan tüm üyelerin toplantıdan haberdar edilmesi olup çağrının belirli şekilde yapılması zorunluluğu yoktur. Çağrı taahhütlü mektup, faks gibi klasik yöntemlerle yapılabileceği gibi elektronik posta veya kısa mesaj gibi yöntemlerle de yapılabilir.[5] Çağrı yapılırken üyelerin toplanabilmesine imkân tanıyacak şekilde bir süre tanınması yerinde olacaktır.
Yönetim kurulu üyelerinin tümünün hazır bulunduğu hallerde çağrı yapılmış olmasına veya başkaca bir merasime gerek olmadan toplantı yapılması mümkündür.
2. Çağrı Yapılmamasının Sonuçları
Yönetim kurulu toplantı çağrısı tüm üyelere yapılmalıdır. Üyelerden bazılarına çağrı yapılmaksızın alınan bir yönetim kurulu kararının geçersizliği söz konusu olur. Toplantıya çağrılmayan üyeler sonradan karara katılırsa, karar geçerli hale getirilebilir.[6] Bununla birlikte, yönetim kurulu üyelerinin bazılarına çağrı yapılmaksızın yapılan bir yönetim kurulu toplantısında alınan karar bakımından tüm üyelere çağrı yapılmış olmasının sonucu değiştirmeyeceğinin ispatlanması halinde kararın geçerli olup olmayacağı hakkında doktrinde farklı görüşler mevcuttur.
Doktrinde bir görüş tüm üyelere çağrı yapılmadan gerçekleştirilen toplantıda alınan yönetim kurulu kararının, çağrı tüm üyelere yapılsaydı da sonucun değişmeyeceğinin ispatlanması halinde geçerliliğe kavuşacağını benimsemektedir.[7] Karşıt görüşü savunan yazarlar ise böyle bir ayrıma gidilmeksizin toplantıya bazı üyelerinin çağrılmaması halinde alınan yönetim kurulu kararlarının batıl[8] yahut yok hükmünde [9] olacağını ileri sürmektedir.
Konu ile ilgili verilmiş olan Yargıtay kararları da çelişkili olup yerleşik bir içtihat bulunmamaktadır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, 2.7.2014 Tarih, 2014/6772 Esas, 2014/12693 Karar sayılı kararında, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinden birine çağrı yapılmaksızın alınan bir yönetim kurulu kararının geçersiz olmayacağı yönünde hüküm kurulmuştur. Karara konu olan olayda, davacı, yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda genel müdürü olduğu iki adet anonim şirketin diğer yönetim kurulu üyelerinin kendisine haber vermeden şirket merkezinden başka bir yerde toplanarak aldıkları kendisinin genel müdürlük yetkilerinin sınırlandırılmasına ilişkin yönetim kurulu kararlarının hükümsüzlüğünün tespitini talep etmiştir. Davalılar ise özetle, müvekkillerinin aile şirketleri olduğunu, davacı ile davalılar arasında devam etmekte olan bir ihtilaf bulunduğunu ve davacı aleyhine şirketin diğer hissedarları tarafından ceza davası açılmış olduğunu, söz konusu ihtilaf nedeniyle davacının genel müdürlük yetkilerinin sınırlandırılmak istendiğini, alınan kararın davacı yönetim kurulu üyesinin şahsi menfaati ile ilgili olduğu için müzakereye katılmasının ve oy kullanmasının zaten mümkün olmadığını, kaldı ki alınan kararın gerekli nisaba uygun şekilde alındığını ve bu nedenle geçerli olduğundan bahisle davanın reddini istemiştir. Yerel mahkeme, anonim şirketlerde yönetim kurulu kararlarının butlanının ancak eşit işlem ilkesine aykırılık, şirketin temel yapısına uymayan ve sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden ve diğer organların devredilmez yetkilerine giren veya bu yetkilerin devrine ilişkin karar alınması hallerinde söz konusu olabileceğini ve söz konusu olayda bu hallerden hiçbirinin mevcut olmadığını belirtmiştir. Yerel mahkeme, davacı yönetim kurulu üyesinin toplantıya çağrılmaması bakımından ise, dava konusu kararın davacı yönetim kurulu üyesinin diğer bir yönetim kurulu üyesi ile yaşadığı ihtilaf nedeni ile alınması ve aynı ihtilaf üzerine davacı hakkında ayrıca ceza davası açılmış olması nedeniyle davacının toplantıya çağrılmamasının haklı neden olarak görüleceğini belirtmiş ve anılan nedenlerle davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay 11. HD, yerel mahkeme kararını usul ve yasaya uygun bularak onamıştır.
Anılan kararda, davacı yönetim kurulu üyesine butlanının tespitini talep ettiği yönetim kurulu kararlarının alındığı toplantı ile ilgili bir davet yapılmadığı hususunda şüphe bulunmamaktadır. Davalıların ileri sürdüğü, davacıya toplantıya davet yapılmamasının haklı sebebe dayandığı yönündeki gerekçe yerel mahkeme tarafından haklı görülmüş ve Yargıtay tarafından da onanmıştır. Yönetim kurulu üyesinin toplantıya çağrılmamasının yönetim kurulu kararının geçerliliğine etkisi değerlendirilmemiştir. Bu konuda belirtmek gerekir ki, Yargıtay kararında geçen “toplantıya haklı nedenle çağrılmama” şeklinde bir kavram hukukumuzda mevcut değildir ve bu nedenle haklı neden olduğu ileri sürülerek bir yönetim kurulu üyesinin toplantıya çağrılmamasının herhangi bir yasal dayanağı bulunmamaktadır.[10]
Davalıların söz konusu olayda mevcut olduğunu ileri sürdüğü yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılma yasağı TTK m.393’te düzenlenmiştir. Bu maddede bir yönetim kurulu üyesinin kendisinin veya maddede belirtilen yakınlarının şirket dışı kişisel menfaatiyle şirket menfaatinin çatıştığı hallerde ilgili üyenin menfaat çatışmasına sebebiyet veren konu ile ilgili karar hakkındaki müzakerelere katılamayacağı düzenlenmektedir. Fakat böyle bir durumda ilgili yönetim kurulu üyesine davet yapmaktan imtina edilebileceğine dair bir hüküm yer almamaktadır. Aksine maddeye göre tereddüt uyandıran hallerde üyenin müzakerelere katılıp katılamayacağına yönetim kurulunun karar vereceği belirtilmiştir. Şu halde, menfaat çatışması olduğu iddia edilen yönetim kurulu üyesinin böyle bir menfaat çatışmasının olmadığı ve müzakereye katılmasına bir engel bulunmadığı yönünde itirazda bulunması halinde yönetim kurulunun bunu karara bağlaması gerekir. Ayrıca, yönetim kurulu toplantılarında gündeme bağlılık ilkesi olmadığından, başka konuların da görüşülme ve karara bağlanma ihtimali vardır.[11] Bu nedenle, yapılacak yönetim kurulu toplantısında alınması planlanan karara ilişkin müzakereye bir üyenin katılamayacağı düşünülüyor olsa bile hem ilgili üyeye bu konu ile ilgili itirazını ileri sürme imkanının verilmesi hem de toplantıda görüşebilecek diğer konulara iştirakinin sağlanabilmesi için kendisine toplantı çağrısında bulunulması gereklidir. Yönetim kurulu toplantısına haklı nedenle çağrılmama gibi bir istisna hukukumuzda mevcut değildir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, 6.6.2017 Tarih, 2016/5382 Esas, 2017/3443 Karar sayılı kararında da yukarıda belirtilen kararındakine benzer yönde sonuca varılmıştır. Karara konu olan olayda, davacı, kendisinin daveti ve katılımı olmaksızın yapılan yönetim kurulu toplantısı ile temsil yetkisinin kaldırıldığı iddiasına dayalı olarak anılan yönetim kurulu kararının iptali, iptalin mümkün olmadığı taktirde batıl olduğunun tespiti istemiyle dava açmıştır. Yerel mahkeme, davacının ilgili yönetim kurulu toplantısına davet edildiğine dair bir delil sunulamamış olduğunu belirterek yönetim kurulu kararının batıl olduğuna hükmetmiştir. Anılan kararın temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, gerek 6762 Sayılı TTK, gerekse de 6102 Sayılı TTK’da yönetim kurulunun toplantıya çağrılma usulüne dair herhangi bir yasal düzenleme olmadığını ve şirket ana sözleşmesinde de bu hususta bir hüküm bulunmadığını, kararın kanundaki toplantı ve karar nisaplarına uygun alınmış olduğunu gerekçe göstererek yasa ya da ana sözleşmeye aykırı bir durum bulunmadığını ve kararın butlanını gerektirir bir sebebin olmadığını belirtmiş ve yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Bununla birlikte, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, yukarıda belirttiğimiz bir önceki kararına yakın bir tarihte verdiği 24.4.2017 Tarih, 2015/14750 Esas, 2017/2344 Karar sayılı kararında yukarıda belirtilen kararların aksi yönde bir karar vermiştir. Karara konu olan olayda, beş üyeden oluşan davalı anonim şirketin yönetim kurulu, üç üyesinin olumlu oyu ile şirketin genel kurulunun toplantıya çağrılması yönünde karar almıştır. Davacı, genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının şirketin iki üyesi bilgilendirilmeksizin alındığını, bu yüzden söz konusu yönetim kurulu kararının geçersiz olduğunu ileri sürerek bu karar ile çağrılan genel kurul toplantısında alınan kararların iptalini talep etmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, ilgili yönetim kurulu toplantısına katılmayan iki üyenin toplantıdan haberdar edildiğine dair bir delil bulunmadığını, TTK’nın 390/4. maddesine göre çağrısız yönetim kurulu toplantısı yapılması mümkün ise de önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmasının alınacak kararın geçerlilik şartı olduğu belirtilerek söz konusu kararın geçersiz olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle, TTK’nın 390/4 ve 392/7. maddeleri gereğince geçersiz yönetim kurulu kararına dayalı olan ve TTK’nın 416. maddesi uyarınca toplanmadığı da sabit bulunan davalı şirketin ilgili olağanüstü genel kurulunda alınan kararlarının da geçersiz olduğuna hükmedilmiştir.
3. Sonuç ve Görüşümüz
Yukarıda belirtildiği üzere, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinden bir kısmı haberdar edilmeksizin alınan bir yönetim kurulu kararının geçerli olup olmadığı hakkında Yargıtay’ın çelişkili kararları mevcut olup yerleşik bir içtihat bulunmamaktadır. Benzer şekilde doktrinde de bir görüş birliği mevcut değildir.
Bununla ilgili öncelikle, batıl yönetim kurulu kararlarını düzenleyen TTK 391’de “özellikle”;
a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan ve
b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen
Kararların batıl olduğu belirtilmiştir. İncelediğimiz konu bakımından tüm yönetim kurulu üyelerine bilgi verilmeksizin alınan bir yönetim kurulu kararının TTK’nın yukarıda yer verilen maddesindeki örneklerden birinin kapsamına doğrudan girmediği söylenebilir. Fakat, maddedeki özellikle ibaresiyle bunların örnek olduğu ve başkaca hallerde de yönetim kurulu kararlarının butlanının söz konusu olabileceğine işaret edilmiştir.
Kanaatimizce, kanunda, açıkça yönetim kurulu toplantılarında ne şekilde çağrı yapılmasına dair düzenleme bulunmuyor olması, yönetim kurulu üyelerinden bir kısmına bilgi vermeksizin bir karar alınmasını geçerli kılmamalıdır. Nitekim TTK’nın 390/4. maddesinde düzenlenen, toplantı yapılmaksızın alınacak olan sirküler tipi bir yönetim kurulu kararının alınabilmesi için, karar önerisinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olmasının bir geçerlilik şartı olduğu düzenlenmiştir. Görüleceği üzere, bir yönetim kurulu kararının geçerli bir şekilde alınabilmesi için tüm üyelerin olumlu oyu zorunlu olmasa dahi tüm üyelere öneride bulunulmasının zorunlu olduğu sirküler tipi karar bakımından açıkça belirtilmiştir. Bu hükümden hareketle, toplantı şeklinde alınacak yönetim kurulu kararlarında da tüm yönetim kurulu üyeleri toplantıya davet edilmeli, kararla ilgili görüşünü bildirme imkânı kendilerine tanınmalıdır. Zira TTK’da düzenlenmiş olan yönetim kurulu üyelerinin toplantıya katılma, oy kullanma, görüşlerini tutanağa geçirme, bilgi alma ve inceleme gibi hakları vazgeçilmez nitelikte haklardır. Bu nedenle, bir yönetim kurulu üyesi haberdar edilmeksizin alınan bir yönetim kurulu kararı, kendisinin yönetim kurulu üyesi sıfatına bağlı vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal edecektir. Bu nedenle, yönetim kurulu üyelerine gerektiği şekilde çağrı yapılmadan alınan bir yönetim kurulu kararı batıl sayılmalıdır.
Bir yönetim kurulu kararı batıl ise o karara dayalı olarak yapılan işlemler de geçersiz hale gelebilecektir. Örneğin yönetim kurulu kararı ile genel kurula çağrı yapılmış, fakat çağrıya dair yönetim kurulu kararı geçersiz ise alınan söz konusu genel kurul kararı da geçersiz olacaktır.
Bu nedenlerle, yönetim kurulu tarafından alınacak kararlar hakkında tüm yönetim kurulu üyeleri mutlaka önceden makul bir süre içerisinde haberdar edilmeli ve kendilerine ilgili toplantılara katılım imkânı sağlanmalıdır. Söz konusu toplantıya çağrı bir şekle tabi olmamakla beraber, ileride çağrı yapıldığının kolayca ispat edilebilmesine olanak sağlayacak şekilde yapılması yerinde olacaktır. Örneğin yönetim kurulu başkanı veya vekili tarafından tüm üyelere elektronik posta gönderilerek yönetim kurulu toplantısına davet yapılması yeterli olabilecektir.
[1] Pulaşlı, Hasan, Şirketler Hukuku Şerhi Cilt 2, 3. Baskı, 2018, s. 1312.
[2] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, s. 250.
[3] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, s. 247-248.
[4] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, s. 248.
[5] Pulaşlı, Hasan, Şirketler Hukuku Şerhi Cilt 2, 3. Baskı, 2018, s. 1315.
[6] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, s. 248.
[7] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, s. 250.
[8] Pulaşlı, Hasan, Şirketler Hukuku Şerhi Cilt 2, 3. Baskı, 2018, s. 1334;
[9] Akyıldız Kılıç, Gizem, Karar İncelemesi: Bir Yönetim Kurulu Üyesinin Yönetim Kurulu Toplantısına Çağrılmaması ve Alınan Kararlara Etkisi, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2299-2313.
[10] Akyıldız Kılıç, Gizem, Karar İncelemesi: Bir Yönetim Kurulu Üyesinin Yönetim Kurulu Toplantısına Çağrılmaması ve Alınan Kararlara Etkisi, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2299-2313.
[11] Akyıldız Kılıç, Gizem, Karar İncelemesi: Bir Yönetim Kurulu Üyesinin Yönetim Kurulu Toplantısına Çağrılmaması ve Alınan Kararlara Etkisi, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2299-2313.
Anonim şirketlerde yönetim kurulu şirketin yönetim organıdır. Yönetim kurulu, şirketin işlerinin yönetimi, şirketin amacına ulaşılması için gerekli kararların alınması, şirketin üçüncü kişilere karşı temsil edilmesi ve Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ile diğer kanunlar tarafından kendisine verilen diğer yükümlülükleri yerine getirmekle görevli, zorunlu ve daimî bir organdır.
Yönetim kurulu kendisine yüklenen görevlerin tamamını yerine getirmek için mutlaka
kurul olarak bir karar almak zorunda değildir. Yönetim kurulu pek çok işlemi toplanıp bir karar almaya gerek olmaksızın gerçekleştirilebilir. Bununla beraber, kanunda veya şirket esas sözleşmesinde öngörülen bazı hususlarda yönetim kurulunun yazılı bir karar alması zorunlu kılınabilir. Özellikle, genel kurulun toplantıya çağrılması, şirketin imza yetkililerinin belirlenmesi gibi şirket pay sahiplerine yahut üçüncü kişilere ilanı gereken hususlarda yönetim kurulunun yazılı bir karar alması zorunludur. Bunun dışında yönetim kurulu, şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda gerektikçe toplanır.
Yönetim kurulu kural olarak toplantı yapmak suretiyle karar alır. Yönetim kurulu toplantıları, üyelerin bir yerde fiziki olarak toplanması şeklinde veya kısmen ya da tamamen elektronik ortamda yapılabilir. TTK Madde 390/1 uyarınca esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural elektronik ortamda yapılan toplantılar bakımından da geçerlidir. Bununla birlikte, TTK Madde 390/4 uyarınca, yönetim kurulu üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisinin diğer üyelere iletilerek yazılı onaylarının alınması suretiyle (elden dolaştırma suretiyle karar) de karar alınması mümkündür. Bu durumda, üyelerden hiçbirinin toplantı talebinde bulunmamış olması, önerinin tüm üyelere yapılmış olması ve esas sözleşmede ağırlaştırıcı bir yetersayı bulunmuyorsa kararda en az üye tamsayısının çoğunluğunun yazılı onayının bulunması zorunludur.
TOPLANTIYA ÇAĞRI
1. Çağrının Şekli ve Çağrıya Yetkili Kişiler
Toplantı yeriyle ilgili esas sözleşme bir düzenleme içermiyorsa, bu husus yönetim kurulunun iç yönergesinde düzenlenebilir. Toplantı, kural olarak şirket merkezinde veya şirket faaliyetlerinin yürütüldüğü iş yerinde gerçekleştirilir. Özel durumlarda bu yerlerin dışında da toplantı yapılabilir. Her halükârda, toplantı yeri belirlenirken objektif iyi niyet kuralına uygun hareket edilmesi ve toplantıya tüm üyelerin katılmasının sağlanması için çağrıda toplantı yerinin üyelere bildirilmesi gerekmektedir.[1]
Toplantı gündemi hakkında kanunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Yönetim kurulu toplantılarında gündeme bağlılık ilkesi geçerli değildir. Toplantı çağrısı yapılırken bir gündem bildirilse dahi, bildirilen gündemin dışında toplantı esnasında ortaya çıkan hususlarda da görüşme yapılıp karar alınabilmesi mümkündür.[2]
Yönetim kurulu, yönetim kurulu başkanı veya onun yokluğunda başkan vekilinin daveti ile toplanır.[3] Ayrıca, her bir yönetim kurulu üyesi yönetim kurulunun toplantıya çağrılmasını başkan veya vekilinden talep edebilir. Toplantı talep eden üye, toplantı yapılmasının gerekçesini ve toplantıda görüşülecek hususları da yazılı talebinde belirtmelidir. Üyenin toplantıya çağrı talebi, hakkın kötüye kullanılmasını teşkil etmiyorsa reddedilmemelidir.[4] Bununla birlikte toplantıların ne zaman yapılacağı ile ilgili esas sözleşmede ya da yönetim kurulu tarafından hazırlanan iç yönergede bir düzenleme öngörülmüş ise, üyelere ayrıca bir çağrı yapılmasına gerek kalmaksızın, yönetim kurulu söz konusu düzenlemeler ile öngörülen zamanlarda toplanır.
Yönetim kurulunun toplantıya çağrı şekli ve süresi hakkında kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Önemli olan tüm üyelerin toplantıdan haberdar edilmesi olup çağrının belirli şekilde yapılması zorunluluğu yoktur. Çağrı taahhütlü mektup, faks gibi klasik yöntemlerle yapılabileceği gibi elektronik posta veya kısa mesaj gibi yöntemlerle de yapılabilir.[5] Çağrı yapılırken üyelerin toplanabilmesine imkân tanıyacak şekilde bir süre tanınması yerinde olacaktır.
Yönetim kurulu üyelerinin tümünün hazır bulunduğu hallerde çağrı yapılmış olmasına veya başkaca bir merasime gerek olmadan toplantı yapılması mümkündür.
2. Çağrı Yapılmamasının Sonuçları
Yönetim kurulu toplantı çağrısı tüm üyelere yapılmalıdır. Üyelerden bazılarına çağrı yapılmaksızın alınan bir yönetim kurulu kararının geçersizliği söz konusu olur. Toplantıya çağrılmayan üyeler sonradan karara katılırsa, karar geçerli hale getirilebilir.[6] Bununla birlikte, yönetim kurulu üyelerinin bazılarına çağrı yapılmaksızın yapılan bir yönetim kurulu toplantısında alınan karar bakımından tüm üyelere çağrı yapılmış olmasının sonucu değiştirmeyeceğinin ispatlanması halinde kararın geçerli olup olmayacağı hakkında doktrinde farklı görüşler mevcuttur.
Doktrinde bir görüş tüm üyelere çağrı yapılmadan gerçekleştirilen toplantıda alınan yönetim kurulu kararının, çağrı tüm üyelere yapılsaydı da sonucun değişmeyeceğinin ispatlanması halinde geçerliliğe kavuşacağını benimsemektedir.[7] Karşıt görüşü savunan yazarlar ise böyle bir ayrıma gidilmeksizin toplantıya bazı üyelerinin çağrılmaması halinde alınan yönetim kurulu kararlarının batıl[8] yahut yok hükmünde [9] olacağını ileri sürmektedir.
Konu ile ilgili verilmiş olan Yargıtay kararları da çelişkili olup yerleşik bir içtihat bulunmamaktadır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, 2.7.2014 Tarih, 2014/6772 Esas, 2014/12693 Karar sayılı kararında, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinden birine çağrı yapılmaksızın alınan bir yönetim kurulu kararının geçersiz olmayacağı yönünde hüküm kurulmuştur. Karara konu olan olayda, davacı, yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda genel müdürü olduğu iki adet anonim şirketin diğer yönetim kurulu üyelerinin kendisine haber vermeden şirket merkezinden başka bir yerde toplanarak aldıkları kendisinin genel müdürlük yetkilerinin sınırlandırılmasına ilişkin yönetim kurulu kararlarının hükümsüzlüğünün tespitini talep etmiştir. Davalılar ise özetle, müvekkillerinin aile şirketleri olduğunu, davacı ile davalılar arasında devam etmekte olan bir ihtilaf bulunduğunu ve davacı aleyhine şirketin diğer hissedarları tarafından ceza davası açılmış olduğunu, söz konusu ihtilaf nedeniyle davacının genel müdürlük yetkilerinin sınırlandırılmak istendiğini, alınan kararın davacı yönetim kurulu üyesinin şahsi menfaati ile ilgili olduğu için müzakereye katılmasının ve oy kullanmasının zaten mümkün olmadığını, kaldı ki alınan kararın gerekli nisaba uygun şekilde alındığını ve bu nedenle geçerli olduğundan bahisle davanın reddini istemiştir. Yerel mahkeme, anonim şirketlerde yönetim kurulu kararlarının butlanının ancak eşit işlem ilkesine aykırılık, şirketin temel yapısına uymayan ve sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden ve diğer organların devredilmez yetkilerine giren veya bu yetkilerin devrine ilişkin karar alınması hallerinde söz konusu olabileceğini ve söz konusu olayda bu hallerden hiçbirinin mevcut olmadığını belirtmiştir. Yerel mahkeme, davacı yönetim kurulu üyesinin toplantıya çağrılmaması bakımından ise, dava konusu kararın davacı yönetim kurulu üyesinin diğer bir yönetim kurulu üyesi ile yaşadığı ihtilaf nedeni ile alınması ve aynı ihtilaf üzerine davacı hakkında ayrıca ceza davası açılmış olması nedeniyle davacının toplantıya çağrılmamasının haklı neden olarak görüleceğini belirtmiş ve anılan nedenlerle davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay 11. HD, yerel mahkeme kararını usul ve yasaya uygun bularak onamıştır.
Anılan kararda, davacı yönetim kurulu üyesine butlanının tespitini talep ettiği yönetim kurulu kararlarının alındığı toplantı ile ilgili bir davet yapılmadığı hususunda şüphe bulunmamaktadır. Davalıların ileri sürdüğü, davacıya toplantıya davet yapılmamasının haklı sebebe dayandığı yönündeki gerekçe yerel mahkeme tarafından haklı görülmüş ve Yargıtay tarafından da onanmıştır. Yönetim kurulu üyesinin toplantıya çağrılmamasının yönetim kurulu kararının geçerliliğine etkisi değerlendirilmemiştir. Bu konuda belirtmek gerekir ki, Yargıtay kararında geçen “toplantıya haklı nedenle çağrılmama” şeklinde bir kavram hukukumuzda mevcut değildir ve bu nedenle haklı neden olduğu ileri sürülerek bir yönetim kurulu üyesinin toplantıya çağrılmamasının herhangi bir yasal dayanağı bulunmamaktadır.[10]
Davalıların söz konusu olayda mevcut olduğunu ileri sürdüğü yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılma yasağı TTK m.393’te düzenlenmiştir. Bu maddede bir yönetim kurulu üyesinin kendisinin veya maddede belirtilen yakınlarının şirket dışı kişisel menfaatiyle şirket menfaatinin çatıştığı hallerde ilgili üyenin menfaat çatışmasına sebebiyet veren konu ile ilgili karar hakkındaki müzakerelere katılamayacağı düzenlenmektedir. Fakat böyle bir durumda ilgili yönetim kurulu üyesine davet yapmaktan imtina edilebileceğine dair bir hüküm yer almamaktadır. Aksine maddeye göre tereddüt uyandıran hallerde üyenin müzakerelere katılıp katılamayacağına yönetim kurulunun karar vereceği belirtilmiştir. Şu halde, menfaat çatışması olduğu iddia edilen yönetim kurulu üyesinin böyle bir menfaat çatışmasının olmadığı ve müzakereye katılmasına bir engel bulunmadığı yönünde itirazda bulunması halinde yönetim kurulunun bunu karara bağlaması gerekir. Ayrıca, yönetim kurulu toplantılarında gündeme bağlılık ilkesi olmadığından, başka konuların da görüşülme ve karara bağlanma ihtimali vardır.[11] Bu nedenle, yapılacak yönetim kurulu toplantısında alınması planlanan karara ilişkin müzakereye bir üyenin katılamayacağı düşünülüyor olsa bile hem ilgili üyeye bu konu ile ilgili itirazını ileri sürme imkanının verilmesi hem de toplantıda görüşebilecek diğer konulara iştirakinin sağlanabilmesi için kendisine toplantı çağrısında bulunulması gereklidir. Yönetim kurulu toplantısına haklı nedenle çağrılmama gibi bir istisna hukukumuzda mevcut değildir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, 6.6.2017 Tarih, 2016/5382 Esas, 2017/3443 Karar sayılı kararında da yukarıda belirtilen kararındakine benzer yönde sonuca varılmıştır. Karara konu olan olayda, davacı, kendisinin daveti ve katılımı olmaksızın yapılan yönetim kurulu toplantısı ile temsil yetkisinin kaldırıldığı iddiasına dayalı olarak anılan yönetim kurulu kararının iptali, iptalin mümkün olmadığı taktirde batıl olduğunun tespiti istemiyle dava açmıştır. Yerel mahkeme, davacının ilgili yönetim kurulu toplantısına davet edildiğine dair bir delil sunulamamış olduğunu belirterek yönetim kurulu kararının batıl olduğuna hükmetmiştir. Anılan kararın temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, gerek 6762 Sayılı TTK, gerekse de 6102 Sayılı TTK’da yönetim kurulunun toplantıya çağrılma usulüne dair herhangi bir yasal düzenleme olmadığını ve şirket ana sözleşmesinde de bu hususta bir hüküm bulunmadığını, kararın kanundaki toplantı ve karar nisaplarına uygun alınmış olduğunu gerekçe göstererek yasa ya da ana sözleşmeye aykırı bir durum bulunmadığını ve kararın butlanını gerektirir bir sebebin olmadığını belirtmiş ve yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Bununla birlikte, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, yukarıda belirttiğimiz bir önceki kararına yakın bir tarihte verdiği 24.4.2017 Tarih, 2015/14750 Esas, 2017/2344 Karar sayılı kararında yukarıda belirtilen kararların aksi yönde bir karar vermiştir. Karara konu olan olayda, beş üyeden oluşan davalı anonim şirketin yönetim kurulu, üç üyesinin olumlu oyu ile şirketin genel kurulunun toplantıya çağrılması yönünde karar almıştır. Davacı, genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının şirketin iki üyesi bilgilendirilmeksizin alındığını, bu yüzden söz konusu yönetim kurulu kararının geçersiz olduğunu ileri sürerek bu karar ile çağrılan genel kurul toplantısında alınan kararların iptalini talep etmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, ilgili yönetim kurulu toplantısına katılmayan iki üyenin toplantıdan haberdar edildiğine dair bir delil bulunmadığını, TTK’nın 390/4. maddesine göre çağrısız yönetim kurulu toplantısı yapılması mümkün ise de önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmasının alınacak kararın geçerlilik şartı olduğu belirtilerek söz konusu kararın geçersiz olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle, TTK’nın 390/4 ve 392/7. maddeleri gereğince geçersiz yönetim kurulu kararına dayalı olan ve TTK’nın 416. maddesi uyarınca toplanmadığı da sabit bulunan davalı şirketin ilgili olağanüstü genel kurulunda alınan kararlarının da geçersiz olduğuna hükmedilmiştir.
3. Sonuç ve Görüşümüz
Yukarıda belirtildiği üzere, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinden bir kısmı haberdar edilmeksizin alınan bir yönetim kurulu kararının geçerli olup olmadığı hakkında Yargıtay’ın çelişkili kararları mevcut olup yerleşik bir içtihat bulunmamaktadır. Benzer şekilde doktrinde de bir görüş birliği mevcut değildir.
Bununla ilgili öncelikle, batıl yönetim kurulu kararlarını düzenleyen TTK 391’de “özellikle”;
a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan ve
b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen
Kararların batıl olduğu belirtilmiştir. İncelediğimiz konu bakımından tüm yönetim kurulu üyelerine bilgi verilmeksizin alınan bir yönetim kurulu kararının TTK’nın yukarıda yer verilen maddesindeki örneklerden birinin kapsamına doğrudan girmediği söylenebilir. Fakat, maddedeki özellikle ibaresiyle bunların örnek olduğu ve başkaca hallerde de yönetim kurulu kararlarının butlanının söz konusu olabileceğine işaret edilmiştir.
Kanaatimizce, kanunda, açıkça yönetim kurulu toplantılarında ne şekilde çağrı yapılmasına dair düzenleme bulunmuyor olması, yönetim kurulu üyelerinden bir kısmına bilgi vermeksizin bir karar alınmasını geçerli kılmamalıdır. Nitekim TTK’nın 390/4. maddesinde düzenlenen, toplantı yapılmaksızın alınacak olan sirküler tipi bir yönetim kurulu kararının alınabilmesi için, karar önerisinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olmasının bir geçerlilik şartı olduğu düzenlenmiştir. Görüleceği üzere, bir yönetim kurulu kararının geçerli bir şekilde alınabilmesi için tüm üyelerin olumlu oyu zorunlu olmasa dahi tüm üyelere öneride bulunulmasının zorunlu olduğu sirküler tipi karar bakımından açıkça belirtilmiştir. Bu hükümden hareketle, toplantı şeklinde alınacak yönetim kurulu kararlarında da tüm yönetim kurulu üyeleri toplantıya davet edilmeli, kararla ilgili görüşünü bildirme imkânı kendilerine tanınmalıdır. Zira TTK’da düzenlenmiş olan yönetim kurulu üyelerinin toplantıya katılma, oy kullanma, görüşlerini tutanağa geçirme, bilgi alma ve inceleme gibi hakları vazgeçilmez nitelikte haklardır. Bu nedenle, bir yönetim kurulu üyesi haberdar edilmeksizin alınan bir yönetim kurulu kararı, kendisinin yönetim kurulu üyesi sıfatına bağlı vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal edecektir. Bu nedenle, yönetim kurulu üyelerine gerektiği şekilde çağrı yapılmadan alınan bir yönetim kurulu kararı batıl sayılmalıdır.
Bir yönetim kurulu kararı batıl ise o karara dayalı olarak yapılan işlemler de geçersiz hale gelebilecektir. Örneğin yönetim kurulu kararı ile genel kurula çağrı yapılmış, fakat çağrıya dair yönetim kurulu kararı geçersiz ise alınan söz konusu genel kurul kararı da geçersiz olacaktır.
Bu nedenlerle, yönetim kurulu tarafından alınacak kararlar hakkında tüm yönetim kurulu üyeleri mutlaka önceden makul bir süre içerisinde haberdar edilmeli ve kendilerine ilgili toplantılara katılım imkânı sağlanmalıdır. Söz konusu toplantıya çağrı bir şekle tabi olmamakla beraber, ileride çağrı yapıldığının kolayca ispat edilebilmesine olanak sağlayacak şekilde yapılması yerinde olacaktır. Örneğin yönetim kurulu başkanı veya vekili tarafından tüm üyelere elektronik posta gönderilerek yönetim kurulu toplantısına davet yapılması yeterli olabilecektir.
[1] Pulaşlı, Hasan, Şirketler Hukuku Şerhi Cilt 2, 3. Baskı, 2018, s. 1312.
[2] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, s. 250.
[3] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, s. 247-248.
[4] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, s. 248.
[5] Pulaşlı, Hasan, Şirketler Hukuku Şerhi Cilt 2, 3. Baskı, 2018, s. 1315.
[6] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, s. 248.
[7] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 2. Baskı, 2016, s. 250.
[8] Pulaşlı, Hasan, Şirketler Hukuku Şerhi Cilt 2, 3. Baskı, 2018, s. 1334;
[9] Akyıldız Kılıç, Gizem, Karar İncelemesi: Bir Yönetim Kurulu Üyesinin Yönetim Kurulu Toplantısına Çağrılmaması ve Alınan Kararlara Etkisi, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2299-2313.
[10] Akyıldız Kılıç, Gizem, Karar İncelemesi: Bir Yönetim Kurulu Üyesinin Yönetim Kurulu Toplantısına Çağrılmaması ve Alınan Kararlara Etkisi, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2299-2313.
[11] Akyıldız Kılıç, Gizem, Karar İncelemesi: Bir Yönetim Kurulu Üyesinin Yönetim Kurulu Toplantısına Çağrılmaması ve Alınan Kararlara Etkisi, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2299-2313.