Hukuk davası kararlarını, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu (“CMK”) madde 172/2 kapsamında değerlendirirken genel kural çerçevesinde hukuk davası kararlarının ceza davalarına olan etkisine de bakmak gerekir. Kesin hüküm ve kesin delil teşkil eden sayılı davalar dışında hukuk davası kararları, ceza yargılamasında takdiri delil olarak değerlendirilir. Buna göre ceza mahkemesi karar verirken bir hukuk davası ilamını yeterli görüp buna göre hüküm kurabilir ya da yeniden delil değerlendirmesi veya inceleme yapılmasını isteyebilir.
Başlıca kesin hüküm teşkil eden kararlar; i) haksız eyleme dayalı tazminat davalarına ilişkin hukuk mahkemesi kararları, ii) sahtelik davası hakkındaki hukuk mahkemesi kararları, iii) yaş düzeltme kararları şeklinde sayılabilir. Kesin delil teşkil eden kararlar ise; hukuk mahkemesinin, ceza mahkemesinde “kesin hüküm” kabul edilen kararları aynı zamanda “kesin delil” niteliğinde olduğundan yukarıda sayılan kararlar ve bunlara ek olarak, bekletici sorun yapılan hallerde hukuk mahkemesi kararlarıdır. Ayrıca hukuk mahkemesinde, suç konusu çekler hakkında açılan davada, davacının borçlu olmadığına hükmedilmiş ve bu karar Yargıtay’ca onanarak kesinleşmiş ise, ceza mahkemesinde sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilemeyeceğinden bu kararlar da kesin hüküm teşkil edecektir.
Takdiri delil teşkil edecek değerlendirilebilir kanıt konusunda Yargıtay 4.CD. 23.12.1996 gün E. 1996/8295 K. 1996/9884 sayılı kararında: “Basın yoluyla hakaret suçundan açılan ceza davasında, daha önce hukuk mahkemesinde açılan tazminat davasında alınan kesinleşmiş kararın, “kesin kanıt” değil, “değerlendirilebilir kanıt” olduğu ve ceza hakimince doğrudan araştırma yapılması(…) gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir” şeklinde ifadeler kullanmıştır.
Hukuk mahkemesi kararları gerek kesin delil olarak değerlendirilsin gerekse takdiri delil olarak değerlendirilsin, takipsizlik kararının verildiği aşamada mevcut olmayan delillerin CMK 172/2 uyarınca yeni delil niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Ayrıca konuyla ilgili olarak, icra dava dosyalarının da yeni delil oluşturacağına dair Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2020/7924 E. 2020/11962 K. numaralı kararında:
‘’(…)yönündeki şikayetleri üzerine, şikayet konusu fiilin hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğundan bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de; müşteki vekili tarafından celp ve tetkiki istenen Nazilli Cumhuriyet Başsavcılığına ait yedi adet soruşturma dosyası ile Nazilli İcra Müdürlüklerine ait dört adet icra takip dosyasının yeni delil niteliğinde bulunduğu soruşturmanın seyrini değiştirebilecek mahiyette olduğu, bu sebeple talebin kabulü gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.
Sonuç
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; hukuk mahkemesi kararları ya da hukuk davalarında yaşanan gelişmeler başlı başına yeniden soruşturma açılmasını gerektirecek yeni delil niteliğindedir şeklinde bir sonuca ulaşılamamaktadır. Ancak bunların kuvvetli şüphe oluşturan, kovuşturmama kararının nedenini ortadan kaldırabilecek nitelikte yeni bir delil olup olmadığı hususu, Cumhuriyet Savcısı ve Sulh Ceza Hakimi tarafından değerlendirilecek olup, Sulh Ceza Hakimi tarafından bu nitelikte olduklarına ilişkin bir karar verilirse, CMK madde 172/2 kapsamında, daha önce kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan aynı fiile ilişkin kamu davası açılabileceği sonucuna ulaşılabilir.
Hukuk davası kararlarını, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu (“CMK”) madde 172/2 kapsamında değerlendirirken genel kural çerçevesinde hukuk davası kararlarının ceza davalarına olan etkisine de bakmak gerekir. Kesin hüküm ve kesin delil teşkil eden sayılı davalar dışında hukuk davası kararları, ceza yargılamasında takdiri delil olarak değerlendirilir. Buna göre ceza mahkemesi karar verirken bir hukuk davası ilamını yeterli görüp buna göre hüküm kurabilir ya da yeniden delil değerlendirmesi veya inceleme yapılmasını isteyebilir.
Başlıca kesin hüküm teşkil eden kararlar; i) haksız eyleme dayalı tazminat davalarına ilişkin hukuk mahkemesi kararları, ii) sahtelik davası hakkındaki hukuk mahkemesi kararları, iii) yaş düzeltme kararları şeklinde sayılabilir. Kesin delil teşkil eden kararlar ise; hukuk mahkemesinin, ceza mahkemesinde “kesin hüküm” kabul edilen kararları aynı zamanda “kesin delil” niteliğinde olduğundan yukarıda sayılan kararlar ve bunlara ek olarak, bekletici sorun yapılan hallerde hukuk mahkemesi kararlarıdır. Ayrıca hukuk mahkemesinde, suç konusu çekler hakkında açılan davada, davacının borçlu olmadığına hükmedilmiş ve bu karar Yargıtay’ca onanarak kesinleşmiş ise, ceza mahkemesinde sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilemeyeceğinden bu kararlar da kesin hüküm teşkil edecektir.
Takdiri delil teşkil edecek değerlendirilebilir kanıt konusunda Yargıtay 4.CD. 23.12.1996 gün E. 1996/8295 K. 1996/9884 sayılı kararında: “Basın yoluyla hakaret suçundan açılan ceza davasında, daha önce hukuk mahkemesinde açılan tazminat davasında alınan kesinleşmiş kararın, “kesin kanıt” değil, “değerlendirilebilir kanıt” olduğu ve ceza hakimince doğrudan araştırma yapılması(…) gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir” şeklinde ifadeler kullanmıştır.
Hukuk mahkemesi kararları gerek kesin delil olarak değerlendirilsin gerekse takdiri delil olarak değerlendirilsin, takipsizlik kararının verildiği aşamada mevcut olmayan delillerin CMK 172/2 uyarınca yeni delil niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Ayrıca konuyla ilgili olarak, icra dava dosyalarının da yeni delil oluşturacağına dair Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2020/7924 E. 2020/11962 K. numaralı kararında:
‘’(…)yönündeki şikayetleri üzerine, şikayet konusu fiilin hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğundan bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de; müşteki vekili tarafından celp ve tetkiki istenen Nazilli Cumhuriyet Başsavcılığına ait yedi adet soruşturma dosyası ile Nazilli İcra Müdürlüklerine ait dört adet icra takip dosyasının yeni delil niteliğinde bulunduğu soruşturmanın seyrini değiştirebilecek mahiyette olduğu, bu sebeple talebin kabulü gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.
Sonuç
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; hukuk mahkemesi kararları ya da hukuk davalarında yaşanan gelişmeler başlı başına yeniden soruşturma açılmasını gerektirecek yeni delil niteliğindedir şeklinde bir sonuca ulaşılamamaktadır. Ancak bunların kuvvetli şüphe oluşturan, kovuşturmama kararının nedenini ortadan kaldırabilecek nitelikte yeni bir delil olup olmadığı hususu, Cumhuriyet Savcısı ve Sulh Ceza Hakimi tarafından değerlendirilecek olup, Sulh Ceza Hakimi tarafından bu nitelikte olduklarına ilişkin bir karar verilirse, CMK madde 172/2 kapsamında, daha önce kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan aynı fiile ilişkin kamu davası açılabileceği sonucuna ulaşılabilir.